Medya (İngilizce media) “aracı” anlamına gelen medyum kelimesinin çoğuludur ve günlük kullanımda kitle iletişim araçlarının tamamını kastederek kullanılmaktadır. Bunlar arasında –kullanılma sıklığına göre- televizyonlar, gazete-ler, dergiler ve internet sayılabilir. Son zamanlarda internetin üst sıralara tırmandığı da bir vâkıadır.
Medyanın birincil işlevi kitleleri ülkede ve dünyada olup bitenlerden haberdar etmek, yâni enformasyondur; bunu eğlence, yarışma gibi faâliyetlerin kitlelere ulaştırılması takip eder ki, bu da eğlendiriciliktir (entertainment). Eğitim, öğretim ve belgeseller, köşe yazıları, sohbet programları gibi faâliyetler de medyanın üçüncü işlevi olan eğitim-öğretimi oluştur.
Benim çocukluğumda sayısı birkaç tâneyi geçmeyen gazeteler okunurdu ve siyah beyaz filmlerin oynadığı sinemalarda yer bulmak pek müşküldü çünkü sayıları çok az, biletleri pahalıydı. Radyoda ise AM (orta dalga: amplitude modulation) kanalından TRT’yi dinlerdik. Lâmbalı radyo önce ısınırdı, sonra kaba dalga ayarıyla yayına ulaşılır, akabinde ince ayarla en net sesi bulmaya çalışır, dikkatle dinlerdik. Dikkatle, çünkü ses gider gelir, cızırtı ve parazitlerle ikide bir yayın bozulurdu. Teknoloji ve iletişim teknikleri o kadar hızla ilerledi ki, benim yaş grubumdan (kabaca 50 civarı) daha genç olanlara bütün bunlar masal gibi gelir. Daha sonra FM (frequency modulation) ve stereo teknolojileri bize yüzsek sadakatli (HF: high fidelity) sesi ulaştırdı. Bu arada sâdece haftada iki gün siyah beyaz deneme yayını yapan TRT vesilesiyle televizyon denen aptal kutusuyla tanıştık. Maâile bir araya gelinir, komşulara ve akrabalara da çaylar kekler ikram buyrulduktan sonra nefesler kesilerek İstiklâl Marşı’nın sonuna kadar ne varsa seyredilir, tuvalete dahi gidilmezdi. O zamanki programları şöyle bir hatırlıyorum da, uzun süren haberlerden, canlı yayınlanan Türk Müziği ve popüler müzik programlarından ibârettiler. Şimdiki reyting cinneti o zamanlar olsa, eminim ki ikinci gün yayın durdurulurdu!
Sonra sür’atle renkli televizyona ve stereo TV yayınlarına geçildi; radyo da TRT2, TRT FM ve TRT Int ile zenginleşti. 1980 darbesi akabinde ise vahşi kapitalizm memlekete bir daldı, pir daldı. Başbakan Turgut Özal “bir kereden bir şey olmaz” diyerek oğluna ilk özel TV kanalını kurdurttu: STAR TV. Ne trajikomik bir öyküsü olmuştur bu kanalın, epey el değiştirdikten sonra gene devlete döndü, sonra da her şeyimiz gibi, özel sektöre satıldı. Türkiye tarihindeki bu büyük istihâle otuz sene içerisinde bütün manevî değerlerimizi, ahlâkî kodlarımızı değiştirecekti. Çünkü öyle istiyordu muktedirler!
Şimdiki hâlimize bakalım: Özel kanallar ve uydular vâsıtasıyla binlerce kanala ulaşabiliyorsunuz; reyting canavarı uğruna bütün yazılı, sözlü ve görüntülü medyada sürekli olarak saldırganlık ve cinsellik pompalanıyor. Herkes birbiriyle kavga ediyor, dünyadaki herkes şizo-paranoid bir ruh hâli içerisinde ve umutsuzluk sürekli artıyor.
İnsanoğlu kendi özüne, harsına ve varoluşuna yabancılaştı; internet de buna tüy dikti! Bu vahşice, ahlâksızca, hayâsızca yayın depersonifikasyona ve anomiye, kitlesel entropi artışına hizmet ediyor. Bunu yaparken de en temel, en önemli sosyal atomu parçalıyor: Âileyi.
Bu konferansta medya terörünün âile üzerindeki zararları anlatılmıştır.
|