Kadınlar başta partnerleri olmak üzere bir aile üyesi tarafından uygulanan şiddete maruz kalırlar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kadınlara yönelik şiddeti yaygın bir toplumsal problem olarak tanımlar. Çok merkezli ve bütünleştirici çalışmalar kadınlara yönelik fiziksel, cinsel ve ekonomik şiddetin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde olduğunu işaret etmektedir ( WHO 2002).
Birleşmiş Milletler, 1995 4üncü Dünya Kadın Konferansı Beijing Action Platform deklerasyonda kadına yönelik şiddetin tanımı; “cinsiyet temelli kadınların özel veya toplumsal yaşamında fiziksel, cinsel veya psikolojik herhangi bir zarara neden olan veya bunları uygulamakla, özgürlüğünü kısıtlamakla tehdit eden her türlü eylem”. Aynı tanım içinde eşe yönelik şiddeti ise yakın ilişkide fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar veren her türlü davranış olarak tanımlanmaktadır (WHO 2000).
Şiddete maruz kalan kişilerin ruh sağlığı etkilenir. Sıklıkla travma sonrası stres bozukluğu, depresyon gibi bir ruh sağlığı hastalığı olabilir. Ayrıca, kişinin kendine güvenini düşürür, işlevselliğini ve ilişkileri etkiler. Uzun süre devam eden eş şiddeti yaşayan kişilerin ruh sağlığı sorunları gelişme ve gelişen hastalıkların ve sorunların kronikleşme riski yüksek olup, şiddet ortamından çıkabilmesi daha da sorunludur.
Aile içi şiddetle mücadele yöntemlerini yeniden keşfetmeye gerek yok. İlk adım şiddete karşı bilinç geliştirilmesi ve engellenmesi. Ancak bu uzun süreli bir çalışmadır. Bir yakınının şiddetine maruz kalma riski yüksek olan grupların erken devrede saptanması ve müdahale edilmesi gerekir. Aile içi şiddet cinsiyetçidir. Erkeklerden kadınlara yöneliktir. Kişinin gereksinimlerine göre acil, tıbbı, psikolojik, sosyal, hukuki sağlanması ve yeniden şiddete maruz kalma riskinin önlenmesi gerekmektedir. Kişinizin gereksinime göre bedensel yaraları sarmak için tıbbı tedavi, psikolojik destekle sınırlı olamaz. Şiddet yaşadığını bildiren tıbbı rapor, yasal başvuru ve şiddetsiz bir yaşam için alternatifler tartışılmalıdır.
İşin zor tarafı, eş şiddetine maruz kalan kadının aynı zamanda yakını da olan, kocasını şikayet etmesi duygusal, fiziksel ve ekonomik zorluklar taşır.
Klinik pratikte eş şiddeti yaşamış ve yaşamakta olan kadınlarla karşılaşıyoruz. Bazen atlıyoruz, bazen yakalıyoruz, bazen azımsıyoruz ve çok kere çaresizlik içinde ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bu konuşmada İstanbul-Psikososyal Travma Program’ında tedaviye alınan kadınlarla yapılan psikoterapi uygulamaları örneklerle aktarılacaktır. Uzun zamandır Mor Çatı Kadın Sığınağına ve İstanbul Barosuna başvuran ve hukuki destek sağlayan kadınlara yönelik şiddet konusunda deneyimli bir hukukçu olan avukat Filiz Keresteci . 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ve Uygulanmasının olumlu ve sorunlu yönlerini örneklerle tartışacaktır. En önemlisi kurumlar arası işbirliği koşulları tartışılacaktır.
|