|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Aile Hukukunda Yeni Bir Kavram "Uzmanlık"
|
|
Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > III. ULUSAL AİLE VE EVLİLİK TERAPİLERİ KONGRESİ > Panel Özetleri > |
|
|
|
Tarihi insanın sosyalleşmesi kadar eski,her dönem ve toplumda gündemde olan "AİLE HUKUKU" ve "EVLİLİK" günümüzde de sadece hukuksal bir kavram olarak değil, aynı zamanda "FELSEFİ","DİNİ", "SİYASAL" ve "SOSYOLOJİK" bir kavram olarak da disiplinlerin temel konusu olagelmiştir. Oturumun konusu ve konumumuz gereği burada aile hukuku ve evlilik kavramını hukuksal boyutunu ön plana çıkararak tartışmaya çalışacağız.
Gerek 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ve gerekse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu avrupa modernitesinin,ayınlanma kültürünün çocuğudur ve arkaplanında insanlığın binlerce yıllık hukuk ve adalet mücadelesi yatmaktadır. Gerek 1961 Anayasası,gerek halen yürürlükte bulunan üst norm niteliğindeki 1982 Anayasasının 10.maddesi,T.C.Devleti tarafından 1949 yılında imzalanan 10.Aralık.1948 tarihli "İnsan Hakları Evrensel Bildirisi" nden aldığı ilhamla "Herkesin dil, ırk, din,CİNSİYET, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri nedenlerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşit "olduğunu belirlemiştir. 01.01.2002 tarihine kadar yürürlükte olan 743 sayılı TKM.nin bazı maddeleri evrensel bir ilke olan EŞİTLİK ilkesini açıkça zedelemiş;erkeği cinsel ayırımcılıkla aile ve giderek toplumsal ilişkilerin belirleyicisi kılan bu tür düzenleme ve uygulamalar özellikle duyarlı kadın hareketlerince şiddetle eleştirilmiştir, "Kocanın evlilik birliğinin reisi-başkanı-olması","ortak konutu seçme hakkının kocaya tanınmış olması","velayetin yürütülmesinde eşlerin anlaşamaması halinde kocanın oyuna üstünlük tanınması", "karının kocasının lehine borç yüklenmesinin hakimin izinine bağlanmış olması" gibi düzenlemeler sayısız örneklerden birkaçıdır. 1982 Anayasasının 41.maddesinde yapılan "Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır" şeklindeki değişiklik ve 4721 sayılı TMK ile bu eşitsizlikler hukuki zeminde büyük oranda giderilmiştir.
Bütün bunlarla birlikte 09.01.2003 tarihinde kabul edilen 4787 sayılı Aile Mahkemeleri Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair kanun ile Aile Mahkemeleri kurulmuş,yani yargısal zeminde de uzmanlık mahkemeleri kurularak bu alandaki önemli boşluk doldurulmaya çalışılmıştır.
Özellikle 4787 sayılı yasanın 5.maddesi yeni bir düzenleme içermektedir.Yasa maddesi aile mahkemelerine;"Davanın esasına girmeden önce veya davanın görülmesi sırasında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak,sonucu bildirmek,istenen konularda çalışma yapmak üzere psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacının atanacağını" içermektedir. Son fıkrada ise bunların dışında bir uzmanlık dalına ihtiyaç duyulduğunda o uzmandan da yararlanılacağı belirtilmektedir. Bu düzenleme özellikle ülkemizin geçmekte olduğu tarihsel sürece denk düşmektedir. Kentlileşme sürecini hızla tamamlamaya çalışan, bu serüveni oldukça sancılı yaşayan, içinden geldiği kapalı topluma göre oldukça karmaşık ve yeni kent serüveninde insan ve aile,hukuk ve yargı; geleneksel çözüm arayışlarının yerine (kendi geleneksel bilgi ve deneyiminin yanında) kültür ve sanatla birlikte bilime ve uzmanlığa ihtiyaç duyar.Bu ihtiyaç 4721 sayılı TMK'nın 1/son fıkrasında da düzenlenmiştir. Ayrıca kent insanının yalnızlığı,sevgisizlikbu süreçte bireylerin-ailelerin uzman yardımına ihtiyaç duymaları,ülkemizde yeterince profosyonel-sivil uzmanlık alanlarının bulunmaması konuları işlenecek.
|
|
|
|
|